Geride Kalan

Yazının en başında, tüm tatlı su entelektüelliğimden sıyrılarak tarafsızca bir metincik peydah etmeye karar verdim ve o arzuyla başladım bu karalamaya;

“Tiyatro” “Tiyatroculuk(?)” bunlar bu metnin giriş anahtarları sanırım. Yani en azından benim bu perdeli dünyanın içinde attığım ilk kulaçların sesiydi bu kelimeler.. Benim için yapmak istediğim şeyin tam olarak ismi buydu. “Tiyatroculuk(?)” Sonra birkaç bilir insandan -fena halde biliyorlardı- bunun aslında tam da öyle olmadığını öğrendim. En azından bu kavramın, benim hevesi içerisinde olduğum dokuyla tamamen zıt olmasa da belli başlı zıtlıklar taşıdığını öğrendim. Asıl adı “Oyunculuk” dediler bilir insanlar; “Bu işin akademik eğitimini alan kimse, yalnızca sahne tozuna hapsolmaz, gerektiğinde 3 saatlik oyunları, 3 saniyelik periyotlara bölerek bir teknolojik zımbırtının* önünde de oynar !”

Bu cümleden çıkarılabilecek en absürt anlamlardan birini çıkardım sanıyorum. Okumaya devam et